Harika, işte İngilizce Wikipedia makalesinin Türkçe çevirisi ve basit, anlaşılır bir dilde özeti:
Anormal Psikoloji: Nedir ve Tarihi
Anormal psikoloji, psikolojinin sıra dışı davranış, duygu ve düşünce kalıplarını inceleyen dalıdır. Bu kalıplar potansiyel olarak bir akıl sağlığı bozukluğuna işaret edebilir. Bu alan genellikle klinik ortamdaki davranışlarla ilgilenir. Uyumsuz (maladaptif) olarak adlandırılan davranışlar, kişinin çevresel stresle başa çıkamadığını ve günlük yaşamında duygusal, zihinsel veya fiziksel olarak zorlandığını gösterir. Buna karşılık, uyumlu (adaptif) davranışlar ise kişinin çevresine ve sosyal ilişkilerine uygun, sağlıklı etkileşimleri destekleyen davranışlardır. Anormal psikoloji teorik bir alan iken, klinik psikoloji bu bilgileri kullanarak değerlendirme ve tedavi yapar.
Tarih boyunca anormal davranışları anlama ve kontrol etme çabaları olmuştur. Antik Yunan'da Hipokrat, vücut sıvılarındaki (mizahlar) dengesizliklerin akıl hastalıklarına yol açtığını düşünmüştür. Orta Çağ'da ise doğaüstü güçlerin (cinler, şeytanlar) sorumlu olduğuna inanılmış ve dışlama, hatta işkence gibi yöntemler uygulanmıştır. 16. yüzyıldan itibaren akıl hastalarının kapatıldığı "tımarhaneler" (asylum) ortaya çıkmıştır; Londra'daki Bedlam gibi ilk örneklerde koşullar çok kötüydü ve hastalar adeta birer suçlu veya hayvan gibi görülüyordu. 18. yüzyılda Philippe Pinel gibi reformcuların öncülüğünde hastalara daha insancıl davranılması gerektiği fikri yaygınlaştı. 20. yüzyılda ise büyük akıl hastanelerinin kapatılıp toplum temelli ruh sağlığı hizmetlerine geçişi ifade eden kurumsuzlaştırma hareketi yaşandı; bu durum bazı olumlu gelişmeler sağlasa da, bazı hastalar için evsizlik gibi sorunlara yol açabildi.
Anormal davranışları açıklamak için farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Tarihsel olarak doğaüstü güçlere dayanan açıklamalar yaygınken, modern psikoloji daha çok biyolojik ve psikolojik nedenlere odaklanır. Biyolojik yaklaşım, genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler veya beyin yapısındaki sorunlar gibi faktörleri vurgular (tıbbi model). Psikolojik yaklaşım ise travmatik yaşantılar, hatalı öğrenme süreçleri (davranışçılık), olumsuz düşünce kalıpları (bilişsel), bilinçdışı çatışmalar (psikanalitik) ve sosyokültürel etkilerin (aile, toplum, ayrımcılık vb.) rolünü inceler. Günümüzde genellikle tek bir neden yerine, biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir araya gelerek bir bozukluğa yol açtığını belirten "çoklu nedensellik" (biyopsikososyal model) anlayışı kabul görmektedir. "Anormallik" kavramının tanımı ise karmaşıktır ve genellikle istatistiksel olarak nadir görülme, toplumsal normlardan sapma, kişisel sıkıntıya yol açma veya günlük işlevselliği bozma gibi unsurları içerir.
Akıl sağlığı bozukluklarını sınıflandırmak ve teşhis koymak için uluslararası kabul görmüş sistemler kullanılır. Bunlardan en yaygın olanları Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) ve Dünya Sağlık Örgütü'nün ICD (Uluslararası Hastalık Sınıflandırması) kılavuzlarıdır. Bu kılavuzlar şizofreni, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çeşitli anksiyete bozuklukları (fobiler, travma sonrası stres bozukluğu gibi), depresyon, kişilik bozuklukları gibi birçok farklı durumu tanımlar ve tanı kriterlerini belirler. Tedavi yaklaşımları da çeşitlidir; Freud'un öncülük ettiği Psikanaliz, öğrenme ilkelerine dayanan Davranışçı Terapi, bireyin potansiyeline odaklanan Hümanistik Terapi ve günümüzde oldukça yaygın kullanılan, olumsuz düşünce ve davranışları değiştirmeyi hedefleyen Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) başlıca örneklerdendir. Ayrıca çocuklar için Oyun Terapisi ve aile içi dinamiklere odaklanan Aile Terapileri de önemli tedavi yöntemleridir. Ancak "anormal" teriminin kendisi, damgalanmaya yol açabileceği için eleştirilmektedir.